Kitap Dünyam 'da Ara

29 Ekim 2009 Perşembe

Kendi Gök Kubbemiz - Yahya Kemal

Kendi Gök Kubbemiz-Yahya Kemal Beyatlı






Eser Adı: Kendi Gök Kubbemiz
Yazar : Yahya Kemal Beyatlı
Tür : Şiir
Yayınevi: İstanbul Fetih Cemiyeti Yayınları
Sayfa :102
Ek özellik: 100 Temel Eser Ortaöğretim

Açıklama :

Gönlüm, dilim, kanım ve mizacımla sizdenim
Dünya ve ahirette vatandaşlarım benim (arka kapaktan)

Yahya Kemal için bir yorum : Yahya Kemal: Dünya ve ahrette vatandaşlarım benim

Kendi Gök Kubbemiz, Yahya Kemal Beyatlı'nın üç bölümden oluşan şiir kitabı (1961, 1963, 1969).
Beyatlı'nı yeni tarz şiirleri, 1921-1957 yılları arasında çeşitli dergi ve gazetelerde yayımlanmış, kitap halinde toplanmamıştır. Adını, "Süleymaniye'de Bayram Sabahı" şiirinin bir mısrasından (Kendi Gök Kubbemiz altında bu bayram saati) alan kitap, Yahya Kemal Enstitüsü'nce yayımlandı. Üç bölüme ayrılmış olan kitabın "Kendi Gök Kubbemiz" bölümünde Türk tarihi ve kültürüyle ilgili şiirler, "Yol Düşüncesi" bölümünde rintlik, ölüm ihtiyarlık konularındaki şiirler, "Vuslat" bölümünde aşk şiirleri toplanmıştır. Kitabın sonunda bitirilmemiş bir şiir yer alır. "Ok" şiiri dışındaki tüm şiirler (81 adet) aruz ölçüsüyle yazılmıştır. (kaynak: Wikipedia:Kendi Gök Kubbemiz )


Yorum :
Elbetteki müthiş... Mısraların arasında kaybolmak...
tabi hepsinini aynı idrak düzeyinde okuyamadım zira benimde bir anlama, algılama kapasitem var :)

Okurken bazı notlar çıkardım kendime, mesela İstanbul'daki hangi yerler geçiyor, adı geçen kişiler kimler mesala ve seçtiğim mısralar ... işte kendimce tetkik etmeye çalıştım diyelim.

Yahya Kemal'in İstanbul Mekanları
Kanlıca
Kandilli
Göksun
İstinye
Cihangir
Üsküdar
Süleymaniye
Atik-Valde
Çamlıca
Koca Mustâpaşa
Fenerbahçe
Maltepe
Erenköy, İçerenköy
Adalar
Yeditepe
Yakacık
Emirgan
Çınaraltı

Kendi Gök Kubbemiz'de Kişiler
-----Musiki, sy 22-----
Tanburi Cemil Bey
Itri
Seyyid Nuh
Hafız Post
Dede Efendi
------------
Sümbül Sinan
Hafız Osman
-----Altın Ok, sy 42----
Yavuz Sultan Selim
Bektaş Şubaşı
----- Üsküp, sy 43
Yıldırım Beyazıd Han
İsa Bey
-----------
Hayyam
----- Altor Şehrinde, sy 96
Schiller
Wilhelm Tell
------Eski Paris, sy 97
Jaurés
Rodin

Kendi Gök Kubbemiz'den Seçmeler
--Süleymaniye'de Bayram Sabahı, sy 4
Ulu mâbed! Seni ancak bu sabah anlıyorum;
Ben de bir varisin olmakla bugün mağrurum;
Bir zaman hendeseden âbide zannettimdi;
Kubben altında bu cumhûra bakarken şimdi,
Senelerden beri rü'yâda görüp özlediğim
Cedlerin mağfiret iklimine girmiş gibiyim.

-- Bir Başka Tepeden, sy 12
Sana dün bir tepeden baktım azîz İstanbul!
Görmedim gezmediğim ,sevmediğim hiç bir yer.
Ömrüm oldukça, gönül tahtıma keyfince kurul!
Sâde bir semtini sevmek bile bir ömre değer.

Nice revnaklı şehirler görülür dünyâda,
Lâkin efsunlu güzellikleri sensin yaratan.
Yaşamıştır derim, en hoş ve uzun rü'yâda
Sende çok yıl yaşayan, sende ölen, sende yatan.

-- Akıncı, sy 13
Bin atlı, akınlarda çocuklar gibi şendik;
Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik!

Ak tolgalı beylerbeyi haykırdı: İlerle!
Bir yaz günü geçtik Tuna'dan kafilelerle


-- Atik_Valde'den İnen Sokakta, sy 19
"Onlardan ayrılış bana her an üzüntüdür;
Mâdem ki böyle duygularım kaldı, çok şükür."
(Vatan özlemi çekenlere)

-- Eski Musiki, sy 22
Çok insan anlayamaz eski mûsikîmizden
Ve ondan anlamıyan bir şey anlamaz bizden.

--Koca Mustâpaşa, sy 26
Ahiret öyle yakın seyredilen manzarada,
O kadar komşu ki dünyâya duvar yok arada,
Geçer insan bir adım atsa birinden birine,
Kavuşur karşıda kaybettiği sevdiğine.

--Köksüz Ağaç, sy 29 (Koca Mustâpaşa sonu)
Bu geniş ülkede, binlerce lâtîf illerde,
Nice yıl, cedlerimiz kökleşerek bir yerde,
Mânevî varlığının resmini çizmiş havaya.
-Ki bugün karşılaşan benzetiyor rü'yâya.-

Kopmuşuz bizler o öz varlık olan manzaradan.
Bahseder gerçi duyanlar bir onulmaz yaradan;
Derler: İnsanda derin bir yaradır köksüzlük;
Budur âlemde hudutsuz ve hazîn öksüzlük.
Sızlatır bâzı saatler dayanılmaz bir acı,
Kökü toprakta kalıp kendi kesilmiş ağacı.
Rûh arar başka tesellî her esen rüzgârda.

Ne yazık! Doğmuyoruz şimdi o topraklarda!

-- Sessiz Gemi, sy 51
Artık demir almak günü gelmişse zamandan,
Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.
Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol;
Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol.
Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli,
Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli.
Biçare gönüller! Ne giden son gemidir bu!
Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu!
Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler;
Bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler.
Birçok gidenin her biri memnun ki yerinden,
Birçok seneler geçti; dönen yok seferinden.

-- Rindlerin Akşamı, sy 53
Dönülmez akşamın ufkundayız.Vakit çok geç;
Bu son fasıldır ey ömrüm nasıl geçersen geç!
Cihana bir daha gelmek hayal edilse bile,
Avunmak istemeyiz öyle bir teselliyle.
Geniş kanatları boşlukta simsiyah açılan
Ve arkasında güneş doğmayan büyük kapıdan
Geçince başlayacak bitmeyen sükunlu gece.
Guruba karşı bu son bahçelerde, keyfince,
Ya şevk içinde harab ol, ya aşk içinde gönül!
Ya lale açmalıdır göğsümüzde yahud gül.

-- Deniz Türküsü, sy 56
İnsan âlemde hayal ettiği müddetçe yaşar...



23 Ekim 2009 Cuma

Memleketimden İnsan Manzaraları - Nazım Hikmet Ran

Memleketimden İnsan Manzaraları -Nazım Hikmet



Eser Adı:Memleketimden İnsan Manzaraları
Yazar :Nazım Hikmet
Tür : Şiir
Yayınevi:
Sayfa :537
Ek özellik:100 Temel Eser Ortaöğretim

Açıklama :

ilk 5 cilt de yayınları

Yorum :

Yaşar ne yaşar ne yaşamaz - Aziz Nesin

Yaşar ne yaşar ne yaşamaz -Aziz Nesin

Eser Adı:Yaşar ne yaşar ne yaşamaz
Yazar : Aziz Nesin
Tür : Roman
Yayınevi: Nesin Vakfı Yayınları
Sayfa : 318
Ek özellik: 100 Temel Eser Ortaöğretim

Açıklama :
Aziz Nesin Yaşar Ne Yaşamaz'ı önce radyo oyunu olarak yazdı. Kazandığı büyük başarı üstüne sahne oyunu haline getirdi. Israrlar üzerine senaryosunu yazdı; çoğu tiyatrocudan olduğu gibi, bu kez de filmciden telif hakkını alamadı. Bir haftalık gazetede çizgi romanı yayımlandı. Ardından televizyon senaryosunu yazdı. Okurların isteği, çevrenin baskısı artınca sonunda Yaşar Yaşamaz, şu anda bu roman oldu.

Kitabın giriş yazısını kaleme alan Meral Çelen bu büyük ilgiyi Yaşar Yaşamaz'ın ağzından şöyle açıklıyor:
"...Ünümün bu kadar yaygınlaşmasına, beni bu kadar sevmenize ilk zamanlar akıl erdiremiyordum ama, şimdi biliyorum artık... Nasıl hepimizde biraz Don Kişot''luk varsa, demek biraz da Yaşar Yaşamaz''lık varmış... Başıma gelenler yabancınız olsaydı, sever miydiniz beni, arar mıydınız?"

Eser, bir nufüskağıdı olmayan Yaşar'ın, başından geçenleri, bazen yaşadığı bazen yaşamadığı zamanları, son haddinde hapse düşerek, her gece koğuş arkadaşlarına anlatması şeklinde yazılmış. Temelde radyo oyunu olması hasebi ile tüm olaylar bir günde anlatılmıyor tabiki : ), parçalara ayrılmış ve bir sonraki gün ne olacak diye meraklandıracak şekilde yapılandırılmış.

İşte yaşarın yaşadığı ve yaşamadığı anlar: (Yaşar nufüs kütüğüne göre bir kere Çanakkale'de, bir kere de Dersim'de şehit düşmüştür.)

Nufüskağıdı çıkaracak, ölü
Okula yazılacak, ölü
Askere gidecek, yaşıyor
Miras alacak, ölü
Vergi verecek, yaşıyor
Çalışmak istese, ölü
Tımarhaneye sokulacak, yaşıyor
Evlenecek, ölü
Veden icra ile atılacak, yaşıyor
Çocuğu olur, ölü...


Yorum :
Devlet dairelerinin işleyişini yada işlemeyişini, işine gelince OLUR, ama işine gelmeyince OLMAZ larla dolu bürokrasiyi çok güzel anlatıyor.

Kitabı okurken yok canım bu kadar da olur mu desek de, çoğu zaman karşılaştığımız (eskiler daha çok evet diyordur, biz yeni nesil biraz daha şanslıyız) anlamsız bürokraside Yaşar Yaşar mı Yaşamaz mı bilemediğimiz anlar oluyor.

Bir bilgisayarcı olarakta kendime çok pay çıkardım, iyi ki bilgisayarlar varda daha az hatalar yapılıyor. Ve E-devlet ne kadar önemli(hız,doğruluk,ulaşılabilirlik vs vs) bir kez daha anladım.

Bu arada kitapta bir Karakaplı Nizami Bey varki, olmazları olur eden her işin usulunu bilen adam olarak çıkıyor yaşarın karşısına. Yaşar önceleri bu kişinin tek kişi olduğunu sansada sonra anlıyor bu Nizami Beylerin heryerde olduğunu. Yeterki "parayı veren düdüğü çalar" sözünü hatırlayasın.

Artık rüşvet mi düdüğü çalmak için bir çorba parasımı bilemicem ama bu memleket artık rüşvet yiyenleri görmek istemiyor. Ne olur ne olmaz halk biliyor, yutmuyor...

Ha bu arada sonunda Yaşar Yaşamaz'a ne mi oluyor, bir Karakaplı Nizami Bey oluyor...

küçük bir kısım: Yaşar devlet dairesinde bir belgeyi almak için aylarca bir odadan bir odaya gidedursun, bir ara şapkasını askıya bırakarak odaya geçiyor, çıkıyor ki şapka yerinde yok. temizlikçi hemen almış kayıp bölümüne iletmiş, kayıp bölümü evrakı hızlıca düzenleyip teslimata göndermiş, oda bir evrak daha ekleyip depoya göndermiş... bune hız, iyi çalışıyor maşallah daire...

Yaşar " abicim az sabretseydiniz alacaktım şapkamı askıdan" diyor memura.

Memur " devlet daireleri çalışmıyor derler, çalışırız hızdan şikay ederler" diye çıkışıyor Yaşar'a...

Bürokrasi böyle bişey işte, lazımsa çalışmaz, lüzümsüzsa jet hızıyla... diyor kısacası roman.

1 Eylül 2009 Salı

Gün Olur Asra Bedel - Cengiz Aytmatov

Gün Olur Asra Bedel-Cengiz Aytmatov


Eser Adı: Gün Olur Asra Bedel
Yazar : Cengiz Aytmatov
Tür : Roman
Yayınevi: Ötüken
Sayfa : 420
Ek özellik: 100 Temel Eser Ortaöğretim

Açıklama :
Yürek paralayan, tüyler ürperten bir haykırış…. Geçmiş, bugün ve yarın; bilim-kurgu, gerçek ve efsane bir arada gözler önüne serilir... Derin ve temiz aşklar, efsane ve masallar, KGB'nin acımasız uygulamaları, okuru heyecandan heyecana sürükler. Birbirinden ilginç ve sürükleyici konular ustalıkla bütünleştirilerek sunulur. “Mankurt” hikâyesi bu eserle kültürümüze mal edilir. Yedigey, ölen emektar arkadaşı Kazangap'ın cenazesini mezarına götürürken, kendisinin ve milletinin geçmişini, acı-tatlı, düşündürücü yanlarıyla bir bir gözlerinin önünden geçirir. O gün “asra bedel bir gün” olur.

Aytmatov, milletinin tarih boyunca kazandığı sosyal, kültürel, ahlaki, edebî, askeri yani, bütün maddi, zenginliğini eserlerine yansıymış, yaşadığı coğrafyanın insanının tarih içinde kazandığı değerleri, acılarını, kahramanlıklarını, tecrübelerini yazıya döküp ölümsüzleştirmiş, halkının içine düştüğü zor durumları eserlerinde en güzel şekilde anlatmış, onların çözümlerine dair ipuçları göstermiş, eserlerinde kendi ifadesi ile 'tipik insan'ı ortaya koymaya çalışmış bir yazardır. Hikâyelerinde milletinin temel mülkü olan millî hafızaya ait efsane, destan, masal, hikâye ve türküleri, bunların meydana geldiği şartları, ardındaki hikâyeleri, insanları kullanırken, Kırgız Türk kültürünü, psikolojisiyle, duyuş ve anlayış tarzıyla, maddi manevi zenginliğiyle o kültürü bina edenlerin evlatlarına yeniden hatırlatmaya çalışmıştır.

"Her yazar bir milletin çocuğudur ve o milletin hayatını anlatmak, eserlerini kendi millî gelenek ve törelerini kaynak alarak zenginleştirmek zorundadır. Benim yaptığım önce bu, yani kendi milletimin geleneklerini ve hayatını anlatıyorum. Fakat orada kaldığınız takdirde bir yere varamazsınız. Edebiyatın millî hayatı ve gelenekleri anlatmanın ötesinde de hedefleri vardır. Yazar, ufkunu millî olanın ötesine doğru genişletmek ve 'evrensel' olana ulaşmak için gayret göstermek durumundadır. İyi yazar 'tipik insan' ortaya koyma ustalığına erişen yazardır."
(Tanıtım Yazısından)


Yorum :
Kesinlikle okuyun derim, Cengiz Bey'in harika eserlerinden bir diğeri.

Yorumları daha sonra yazacağım.

Bir İmparatorluk Çökerken- Cahit Uçuk


Eser Adı:Bir İmparatorluk Çökerken
Yazar : Cahit Uçuk
Tür : Anı-Roman
Yayınevi: YKB
Sayfa :
Ek özellik:

Açıklama :
Cahit Uçuk, anılarında, Selanik ve İstanbul'un ahşap konaklarındaki görkemli yaşamı, işgal yıllarını, ülkeyi kaplayan kara bulutların arasından yeni bir devlet kurmaya çalışan idealist insanların çabalarını ve unutulmuşluğu anlatıyor. Artık çarpıtılmaya yüz tutan yakın tarihimizin birinci elden tanıklığı.
Cumhuriyet Türkiyesi'nin ilk kadın yazarlarından biri olan ve 60. yazı yılını kutlayan, Cahit Uçuk'un anılarında anlattığı sadece onun değil, hepimizin geçmişi... (arka kapaktan)

Yorum :

Kitabın anı olduğunu gördüğümde biraz hevesim kaçtı okumak için ama Cahit Uçuk'un roman havasındaki anılarını (daha doğrusu Hadiye Üçok'un yani annesinin anıları bence) anlatışı hızlı bir şekilde okumama vesile oldu.

kitaptan bende kalan bir diğer izlenim Hadiye Hanım ile Vehbi Beyin karı-koca ilişkilerin güzelliği, birbirlerine saygı ve sevgileridir.

bir dikkatimi çeken diğer bir nokta Selanik'te güçlü, adaletli Osmanlı yöneti varken hakların nasıl içiçe huzur içinde yaşadıkları.

bir 4. izlenimim ise imparatorluğun çküş dönemini güzel yansıtması. sarayın ahaliden kopukluğu zenginlik ve şatafatlı yaşayışı ve bununla birlikte saraya yakın eşrafında aynı zenginlik ve israf içinde yaşayışı. Bunu Hadiye Hanımın anılarından geçen Enis Paşa Konağı tasvirlerinde bulmak mümkün. aklımda kalan bir kaç şey:

- Enis Paşa öldüğü zaman eski aşçı, az etli az yağlı yemek yapamadığı için konaktan ayrılmak ve daha iyi yaşamı olan başka bir yere geçmek talep ediyor.
- Hadiye Hanım'ın çeyizi için Paris'ten getirtilen ipekli eşyalar(Halılar, sabahlıklar vs ) bile ipekten kağıtları sarılı olarak geliyor.
- Münire Hanımın olsun Hadiye Hanımın olsun çok yüklü miktarlar tutan zinet eşyalarına sahip olduklarını görüyorsunuz
- Ev eşyalarını zaten saymaya gerek yok, gümüşler mi dersiniz, altın revaklı eşyalar bunları Hadiye hanımın anılarında bol bol bulabilirizsiniz özellikle Enis Paşa Konağı anlatımlarında.

ki bu anlatılan dönemin imparatorluğun çöküşte olduğu dönem olduğunu unutmayalım. tabiki bir paşa konağı böyle ise artık sarayın ne durumda olduğunu kestirmek zor değil. zaten yükselme dönemi padişahlarının mekanı Topkapı Sarayı ile çöküş dönemi padişahlarının mekanı Dolmabahçe Sarayını karşaılaştırmak da zaten bize sürec hakkında bilgi veriyor.

16 Haziran 2009 Salı

Taras Bulba - Gogol

Eser adı -Yazar Adı


Eser Adı: Taras Bulba
Yazar : Nikolay Vasilyeviç Gogol
Tür :
Yayınevi:
Sayfa :
Ek özellik:

Açıklama :

Yorum :

8 Haziran 2009 Pazartesi

Hiç Bir Şey Raslantı Değil - Richard Bach

Hiç Bir Şey Raslantı Değil -Richard Bach



Eser Adı:Hiç Bir Şey Raslantı Değil
Yazar :Richard Bach
Tür :Roman
Yayınevi:Arkadaş
Sayfa :255
Ek özellik:

Açıklama :


Bir Çingene Pilotun Çağdaş Amerika Serüvenleri. Amerikan Hava Kuvvetleri'nde görev yapmış eski bir pilot olan Bach; hayatı boyunca uçuştan hiç kopmamış, yaşam deneyimlerini eserlerinde paylaşmıştır. Bu kitapta, kasaba kasaba dolaşarak,insanları 3 dolara uçurduğu (sadece uçurmak değil aslında birde hayata tepeden baktırdığı) anılarını anlatıyor.
Yorum :


zevkle okudum bir kere. ve kesinlikle İstanbul'u havadan görme arzum doruklara ulaştı. Bir pilot olmuş olmayı elbette istedim ama özgür bir pilot :D

pilotun uçağı ile adeta dans edişi, onu çok iyi tanıyor olması ve onu kişiselleştirmeiş olması bana eğer insanlar mesleğini severse ve kullandığı bir araç onun bir parçası olursa çalışmak onun için sevdiği bir işi yapmak olacağını hatırlattı. (hiç çalışmadım ,çünkü hep sevdiğim işi yaptım gibi bir söz vardı. kaynağını bulup burayı düzelticem).

kitaptan öğrendiğim diğer şey ise DOSTLAR. Ne kadar değerliler. "Dost denilen şeye şükürler olsun."

Ve diğerlerii:

"bir geleceği seçmenin bir yolu da, onun kaçınılmaz olduğuna inanmaktır", öyleyse seçmek ve seçtiğini yaşamak zorundasın, peki zevk alarak yaşmaya ne dersin.

"herhangi bir anlaşmazlıkta, ya kendimizi savunuruz, ya da öğreniriz", öğrenmeye var mısın?

"bizim kim olduğumuzu, ne olmakta olduğumuzu saptayan şey, karşımızdaki zorluk değil, onu karşılayış biçimimiz, ona karşı davranış biçimimiz. enkaza bir yanar kibrit mi fırlatacağız, yoksa üzerinde çalışıp adım adım özgürlüğe mi yaklaşacağız".

"Sorunlar, alt edilmek için. Özgürlük, kanıtlanmak için. Ve biz rüyamıza inandığımız sürece, hiçbir şey rastlantı değil". buda kitabın son cümlesi. kitap bu cümleyi kanıtlamak için yazılmış adeta ve evet gerçekten öyle dedirtiyor.

eğer dikkatliyse, zihnimiz ve gözlerimiz açıksa, sıradan şeylerdeki anlamları görürüz; diğer zamanlarda omuz silkip "şans" dediğimiz olaylardaki amaçları anlarız.(Roland Bach)

Beni hayrette bırakan bir diğer şeyse amerika ile alakalı. Bir çok kasabanın uçuş alanın olması. insnaların şahi uçaklarının olması ve de halkın uçaklara gösterdiği ilgi. 3 doları düşünüyorum acaba ne kadar denk gelir şimdi. bizde olsa insnalar binermiydi.

5 Mart 2009 Perşembe

Çiçekler Büyür - Emine Işınsu

Çiçekler Büyür -Emine Işınsu

Eser Adı: Çiçekler Büyür
Yazar : Emine Işınsu
Tür : Roman
Yayınevi: Elips Kitap
Sayfa : 465
Ek özellik:

Açıklama :
Komşumuz Bulgaristan'da sosyalist rejim hüküm sürerken, oradaki soydaşlarımızın yaşadığı baskı ve zulüm hafızalarımızda derin izler bıraktı. En temel insan hakları hiçe sayılarak "tek tipleştirme" sistemli bir şekilde uygulanıyordu.

Emine Işınsu, yaşanan bu drama kayıtsız kalamayan kalemiyle, gelecek kuşaklara çok önemli bir eser bırakıyor. Unutmayalım, unutturmayalım diye.. (Kitabın tanıtımından)

1976'lardan bu yana, Bulgaristan'da yaşayan milletdaşlarımıza, Bulgar Hükümetleri'nin uyguladığı, insanlık utancı politikalar ve kanlı baskılar. İlay, bir küçük kadın, bunlara nasıl karşı koyabilir? ... Gerçi tabancasında tek kurşun kalmıştır ama, silahı kendisine çevirmek, İlay'ın karakterine çok ters bir tutumdur. Oysa, bedenler, beyinler ve sevdalar, bu toprağa gübre olabilir, iş ki çiçekler, her yıl yeniden büyüyebilsin... (antoloji.com)

Yorum :
üniversite 1 de iken okumuştum bu kitabı. Çok hoşuma gitmişti. Geçen gün eski eşyalarımı karıştırıken not aldığım bir kağıdı buldum, kitap dünyamda paylaşmak istedim notlarımı. Kelimesi kelimesine hatırlamıyorum yazdıklarımı mealen diye düşününüz.

şöyle diyordu kahramanlardan birisi: düşünmemize vakit kalmasın diye bizi sürekli meşgul ediyorlardı, okuldan sonra partiler,programlar düzenliyorlardı, eve gidince okadar yorgun oluyorduk ki hemen yatıyorduk. Bulgarların türkleri asimile etme politikası,onları çok çalıştırıp düşünmeye vakit ve mecal bırakmamak.

İdeallerine aşık olan, aşık olamaz, olsa bile ideallerine aşık olana aşık olabilir. İlay'ın dedesi Ilay'a idealleri ve aşkı arasında seçim yapması gerektiğini bu cümle ile söylüyordu. İlay ve Mehmet Ali bu seçimi yapmak durumunda kalıyor.

1 Mart 2009 Pazar

Dağlar Devrildiğinde / Ebedi Nişanlı -Cengiz Aytmatov

Dağlar Devrildiğinde / Ebedi Nişanlı -Cengiz Aytmatov

Eser Adı:Dağlar Devrildiğinde / Ebedi Nişanlı
Yazar : Cengiz Aytmatov
Tür : Roman
Yayınevi: Ufuk Kitapları
Sayfa :272
Ek özellik:

Açıklama :
İşte,yine bi yerlerden esmeye başladı rüzgar.Ki bu rüzgar,dünya hayatının her alanında,ruhlada,düşünce ve duygularda,İnsan davranışlarında her ne varsa görebilmek adına devriye gezen ve acele eden kaderin ta kendisiydi.Kader,planda olanı tabi ki ertelemiyor,yok saymıyordu.İnsanlar için beklenmedik olan kesişmeleronun sırlı aynasında gerçek oluveriyordu..
Düyno ordundabı?Dünya yerinde mi?Ta çocukuluğundan beri çeşitli vesilelerle köylülerinden sık sık duyduğu bu cümle şimdi durduk yerde aklına geliverdi.Evet,görünüşe bakılırsa dünya da yerindeydi,nerden,nasıl içine düştüğünü bilemediği bu eski okulu da.Hatta işte şu sıra dağlar bile aynıydı.Fakat insanın içindekiler,ruh dünyası tamamen yıkılmış mahvedilmiş olabilirdi.İşte bundan herhangi biri tekrar be tekrar sorabilirdi:Düynö ordundabı?

Yorum :
Bir zamanlar hayatının en doruk noktarını yaşayan, çevresindekilerin ona değer verdiği ama şimdi yalnızlığa yitilmiş, zirvedeki yerini kaptırmış bir kar parsı ve serbest gazetecinin ölüme aynı kaderle yürüyüşleri...

gazetecinin intihar etme aşaması herzamanda söyledğim gibi hayatı geçici zevklere bağlayan onlarla anlamlandıran ama bu geçici ve sonsuza dek olmasını sağlayamadığı etkenler, maddeler, insanlar elinden gidince hayatında anlamını yitirmesinin çok güzel bir örneği.ve daha anlamlısı hayatın ona bağlı olmayışı. zira gazeteci artık onsuz yapamam deyip intihar etmeye düşündüğü sevgilisinin yerine yenisini çokda kolay buldu ve hayatının yeni anlamı bu oldu ... komik dimi...

kar parsında ise şunu görüyorum, herşey gençken demek istemiyorsan kendine sadık bir eş, dost bulmalısın. ne durumda olursan ol sana vefalı,sana sadık olmalı. güçlü kuvvetli iken yanında yaşlanınca karşında. Paran, kudretin varken dostlar sürüyle, ama bide düştünmü gerçek dostu araki bulasın.

birde başlığa dahi geçmiş ebedi nişanlı hikaysi var tabiki:
....

26 Şubat 2009 Perşembe

Olasılıksız - Adam Fawer


Olasılıksız
Adam Fawer
Olasılıksız -Adam Fawer

Eser Adı: Olasılıksız
Yazar : Adam Fawer
Tür : Roman
Yayınevi: April
Sayfa : 472
Ek özellik:

Açıklama :
Bir sabah, yıllardır görmediğiniz bir arkadaşınızı düşünerek uyandınız. Bir saat sonra, onunla sokakta karşılaştınız. Sizce bu sadece bir tesadüf mü, yoksa çok daha farklı bir anlamı olabilir mi? Siz hiç Loto’da büyük ikramiyeyi kazanmadınız. Ama birileri kazanıyor. Hem de sürekli! Onlar sizden daha mı şanslılar? Şans nedir gerçekten? İçinizde bütün parayı kırmızıya yatırmanız gerektiğini söyleyen bir his var. Bu his bir öngörü müdür? Yoksa daha fazlası mı? Yolda gidiyorsunuz. Kafanızı çevirip yandaki küçük parkta baktınız ve bir anda bu anı daha önce de yaşamış olduğunuzu hissettiniz. Evet, Deja Vu. Sizce nedir Deja Vu; Geçmiş mi, rüya mi yoksa geleceği mi görüyorsunuz? Eğer siz de kontrolün kimde olduğunu merak ediyorsanız, ‘OlasılıkSız’ tam size göre bir roman.. (arka kapaktan)


Yorum :
arkadaşımın tavsiyesi üzerine okuyorum, güzel olduğunu söyledi. bitince bu kısım dolacak : )

okunmaya değer bir kitap, bir solukta okudum.

Sonlara doğru kim kimdi ya diyeceksiniz. Olayları ve konuşmaları iyi takip edin.

Okurken bir taraftan biraz olasılık biraz Laplace şeytanı'nı da araştırmakta fayda var.

aşağıda güzel bir denemeden seçmeler var.

Laplace Şeytanı

17. yüzyılda Isaac Newton'un kalkülüs ve klasik mekaniğin ilkelerini geliştirmesiyle bilimsel bir devrim gerçekleşmişti. Bu tarihten sonra biliminsanları doğaya daha farklı bir açıdan bakmaya başlamışlardı. Newton fiziği sayesinde ilk kez cisimlerin dinamikleri basit denklemlerle belirlenebilmeye başlanmıştı. 18. yüzyıl sonlarıyla 19. yüzyıl başlarında Fransız bir fizikçi olan Pierre-Simon Laplace Newton'un bu alandaki çalışmalarının devamını getirdi. Laplace daha sonraları Laplace Şeytanı olarak anılacak fikrini şu satırlarla dile getiriyordu:

"Evrenin halihazırdaki durumunu geçmişin bir etkisi ve geleceğin nedeni olarak görebiliriz. Dolayısıyla her bir anda doğaya etkimekte olan güçlerin tamamının bilgisine ulaşıp doğayı oluşturan varlıkların birbirleriyle olan etkileşimlerinden haberdar olabilen, bununla da kalmayıp bu uçsuz bucaksız bilgiyi analiz edebilen bir akıl, evrendeki en görkemli ve ağır cisimlerden en hafif atoma kadar herşeyi tek bir formülde toparlayıp geleceği de şimdinin kesinliğiyle bilebilecektir."-Marquis Pierre Simon de Laplace

......


Yaşar Karaca isimli okuyucumuz şöyle sormuş bizlere:

"Merhabalar, yeni okuduğum kitapta laplace şeytanı diye bir teoriden bahsediliyor.Ve bu teori şizofren kişilerde geleceği görmeyi sağladığına dair bir tez ortada. Bu tezin doğruluğu veya olduğu hakkında bilgi verirseniz çok sevinirim".

Bahsettiginiz kitabın Adam Fawer'ın "İmkansız" adlı romanı olduğunu tahmin ediyorum. Kitapta örnek verilen şizofreni vakası yazarın kendi hayal gücü diyebiliriz. Araştırdığım pek çok bilimsel arama motorunda konuyla ilişkili bir makaleye rastlayamadım. Laplace Şeytanı varsayımsal bir öngörü. Öngörünün kabul ettiği gibi insanın ve dünyanın yalnızca doğrusal (lineer) sistemlerden meydana geldiğini düşünsek bile her bir anda o bunlara etkiyen iç ve dış etmenleri belirleyebilmek mümkün değil. Dolayısıyla geleceği Laplace'ın varsayımında belirtilen koşullarda görebilmek olanaksız. Değil ki insanı ve dünyayı oluşturan sistemler tahmini güç nonlineer ve kaotik yapılar da sergilemekte.


kaynak: LAPLACE ŞEYTANI, KAOS VE KELEBEK ETKİSİ: http://www.biltek.tubitak.gov.tr/gelisim/psikoloji/deneme.htm#laplace

24 Şubat 2009 Salı

Yabancı- Albert Camus

Yabancı-Albert Camus


Yabancı
Albert Camus




Eser Adı:Yabancı
Yazar : Albert Camus
Tür : Roman
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa : 117
Dizi: Modern Klasikler
Ek özellik: 1957 nobel edebiyat ödülü

Açıklama :

Yabancı, romancı, tiyatro yazarı, düşünür ve politik kuramcı olarak İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra yalnız Fransa’da değil tüm dünyada kuşağının sözcüsü ve yol göstericisi yazar Albert Camus’nün 1942’de yayınlanan ilk ve en çok ses getiren yapıtıdır. Romanda, bir Arabı öldüren ama bu suçtan çok, yalnızca gerçek duygularını dile getirdiği ve toplumun istediği kalıba girmeyi reddettiği için toplum dışına itilen bir “yabancı” aracılığıyla, 20. yüzyıl insanının içine düştüğü yabancılaşma anlatılır. Bir türlü ele geçirilemeyen “anlam”ın sürekli aranması, toplumdan ve dış dünyadan kopuk bir bilinç, topluma yabancı duran kahramanın çevresiyle ve toplumla arasındaki çatışmayı anlatan roman büyüleyici gücünü, içinde barındırdığı trajedi duygusundan alır. Camus, genç kahramanı Meursault’nun dış dünya ile arasına koyduğu mesafeyi, kendine ve topluma yabancılaşmasını, annesinin ölümü dahil her şeye nesnel bir biçimde yaklaşmasını ustalıkla dile getirir. (Arka Kapaktan)

Albert Camus'nün ( 1913-1960) en tanınmış, en çok yabancı dile çevrilmiş, en çok incelenmiş ve hala en çok satan kitaplar arasında yer alan Yabancı, aynı zamanda yazarın en gizemli yapıtı. Ölümün egemen olduğu bir varlıkın en anlamsız olgularını saçma bir düzensizlik içinde yaşayan bu romanın başkişisi Meursault, bir simge kahraman değildir, adı olmayan bir Yabancıdır; bu eksik kimlik, gerçeklikten algıladığı şeyi yapılandıramayan, yeniden örgütleyemeyen, ama gerçekliğin yankılarını yakalamaya çalışan bir boş bilincin imgesidir. Onun kayıtsızlığı ve edilgenliği, işte bu boş bilincin ürünüdür. Yabancı, büyüleyici gücünü, içinde barındırdığı trajedi duygusuna borçlu: Bir türlü ele geçirilemeyen anlamın sürekli aranması, bilinç ile toplumsal dünya arasındaki çatışma... Camus'yle buluşanların hiçbiri, onunla karşılaşınca hayal kırıklığına uğramamıştır. Mutluluk, bir yerde ve her yerde hiçbir şey beklemeden dünyayı, insanları sevmektir, der Camus. Giderek daha çok sevilen bir yazar olması, onun bu sevgisinin yansımasından başka bir şey değildir.(kitabın tanıtımından)



Yorum :
Kitabın savunduğu tez dünya boş ve manasız, her şey, insan, hayat, toplum saçmadır. Evrensel bir saçmalıktır bu. Bunu düşünmek çok yorucu, hayattan bezdiricidir. Yaşamın tekdüzeliği altında, makinalaşmış bir dünyada makinalaşmış insan, ölümü bile rahatlıkla kabul eder. Hayat yaşamaya değmez. (vikipedia)

Hayatta hiç bir gayesi kalmayan bir insanın yaşam anlam veremeyişini, iradesini kullanmayışını, kullanmak istemeyişini, kendini hayatın akışına bırakışını görüyoruz.

kahraman annesini kaybediyor ama o anı yaşayışı yada bize anlatışı sanki bir arkadaşının annesi kendisi olayı gözlemliyor. yada bir ilişki yaşıyor ama pek de önemi yok onun için, ne bu ilişkiyi korumak ne güzelleştirmek. hani deriz ya harala gürele yaşıyor diye...

sanki herşeyi yaşayan başkası konuşan onu izleyen biri. Anlattığı olaylar kendine yabancı, kendi sürece yabancı. tek işi gözlemcilik gibi... şu cümleler tamda bunu anlatıyor: "yani bu işin benim dışımda görülüyor gibi bir hali vardı. Her şey, ben karıştırılmaksızın olup bitiyordu, kaderim bana sorulmadan tayin olunuyordu (...) İyi düşününce söylenecek bir şeyim olmadığını anlamaktaydım. Kendi kendimi seyrediyormuş gibi bir hisse kapıldım."

hayatın anlamı olsaydı kahraman için yaşam başka olurdu özetle.

8 Şubat 2009 Pazar

Kane ve Abel - Jeffrey Archer



Kane ve Abel
Jeffrey Archer

Eser Adı: Kane ve Abel
Yazar : Jeffrey Archer
Tür : Roman
Yayınevi: Remzi Kitabevi
Sayfa : 527
Ek özellik:

Açıklama :

Bostonlu bir bankerin oğlu olan William Lowell Kane ile, soylu ama yoksul bir Polonyalı göçmen olan Abel Rosnovski, dünyanın ayrı köşelerinde ve farklı koşullarında, aynı gün doğmuşlardı... Para ve başarı hırsıyla kamçılanan bu iki insan, giriştikleri acımasız mücadele sırasında karşı karşıya gelecekler ve birbirlerine karşı duydukları nefret kaderlerini belirleyecekti... (arka kapaktan)

Yorum :
kitaptan öğrendiğim çok güzel bir şey var. Kane'nin büyükanneleri o yedi yaşına geldiğinde, ona paranın değerini öğretmek için haftada 1$ vermeye başladılar ve harcadığı her sentin hesabını kaydetmesini istediler. Ve bunun için ona bir muhasebe defteri verdiler, tabii parasını ilk harçlığından kestiler. Kane 1$'rını şu şekilde bölüyordu:
50 sentle yatırım yapıyor
20 sent harcıyor
10 senti beğendiği bir hayır işine veriyor
20 sentide yedek olarak tututordu.

çocuğuma uygulamayı düşünüyorum. insanlar büyüyünce bunu elbette yapıyor ama önemli olan küçükte öğrenmesi. en önemliside özellikle vermeye elini cimri alıştırmaması. bu şekilde hem kendisi ihtiyaçlı iken ve başkasından alırken dahi paylaşmayı öğrenecektir.


Hırs hasarettir. Abel'e banka müdürlerinden Curtis Fenton'dan gelen mektupta "ileri görüşlü olması ve cömertliği ile Baron Grubu'nun varolmasını sağlayan beyfendi, New York'taki Lester Bank'ın başkanı Bay William Lowell Kane'dir" cümlesini okuduğum da ilk aklıma gelen şey oldu. Hırs Abel'in gözünü okadar kör etmiştiki bunu aklına getirmesi imkansız, inanması ise çok güçtü. Ve bu hırsı aslında Kane'i değil kendini mahvetti. Tüm hayatınızı kendisini mahvetmek hırsı ile kazandığınızı, ve bu kişinin aslında sizin kazanmanızı sağlayan kişi olduğunu öğrendiğiniz anı bi düşünür müsünüz? Yoo, bur durumda olmayı asla istemem.

Oysa Kane ile görüşmlerinde Kane ona, desteği vermek istediğini ama bankanın destek kararı çıkarmadığını söylemişti, ama bi kere Leroy ona , "o yeni yetme yokmu" demişti. Burada önyargınında nelere sebep olduğunu görmüş oldum. Çünkü Kane hakkında ilk bilgiyi Leroydan almıştı ve hiç iyi değildi.

aslında Kane bu kavgayı destekçisinin kendisi olduğunu söyleyerek bitirebilirdi, ama bence asalatinden bunu hep saklı tuttu.Ve ben arka kapaltaki birbirlerine karşı giriştikleri amansız mücadele kavramına katılmıyorum, çünkü mücadelede eden içinde hep kin olan Abeldi. Kane ona karşı sadece kendini korumak için mücadele etti.

27 Ocak 2009 Salı

Safahat - Mehmet Akif Ersoy

Safahat-Mehmet Akif Ersoy




Eser Adı:Safahat
Yazar : Mehmet Akif Ersoy
Düzenleme: M. Ertuğrul Düzdağ
Tür : Şiir
Yayınevi: Sütun Yayınları
Sayfa : 544
Ek özellik: Meb 100 Temel Eser

Açıklama :
Milli Şairimiz Mehmet Akif Ersoy'un yedi kitabı, Sahafat adı altında tek bir kitap olarak bir araya getirilmiştir. Yayın evimizce yayımlanan Sahafat adlı eserde, Mehmet Akif Ersoy üzerine çalışmalarıyla tanınan Ertuğrul Düzdağ Bey'in girişte bir değerlendirmesi yer almaktadır. Değerlendirmede, Milli Şairimizin kısa hayat hikayesine, Milli Mücadele dönemindeki faaliyetlerine yer verilmiştir. Yayınevimizce basılan Safahat'ta ayrıca, bazı şiirlerin ilk yazıldığı halleriyle sonradan üzerinde yapılan değişiklikleri görebilirsiniz.


Yorum :
Asım 6. Kitabı okudum ve ben neden şimdiye kadar safahatı okumamışım diye hayıflandım. Hemen başladım. Bitirince yorumlar ve paylaşmak istediğim dizeleri buraya ekleyeceğim.

ve müthiş bir yorumuyla bülbül: http://cetinz.blogspot.com/2010/06/ovezmurat-altyev-bulbul-siiri.html

not: benim elimdeki öğrenciye özel basım.
Safahat (Öğrenciye Özel)

Mehmet Akif Ersoy -Edebi Şahsiyetler


Mehmet Akif Ersoy -Edebi Şahsiyetler-M. Ertuğrul Düzdağ



Eser Adı:Mehmet Akif Ersoy -Edebi Şahsiyetler
Yazar : M. Ertuğrul Düzdağ
Tür : Biyografi
Yayınevi: Kaynak Kitaplığı
Sayfa :296
Ek özellik:

Açıklama :

Mehmed Âkif Ersoy... İstiklâl Şairi... Kurtuluş Savaşı'nın manevi önderlerinden...
Safahat adlı milli destanımızın yazarı ve yakın tarihimizin en gerçekçi fikir adamlarından biri...
Savaş yıllarında yaptığı konuşmalarla, askerimize moral veren, halkımızı coşturan güçlü hatip...
Hayatı boyunca yoksulluk içinde ama onuruyla yaşayan bir kahraman...
Kurtuluş Savaşı yıllarında, arkadaşlarından ödünç aldığı paltoyla yaşayan ama İstiklal Marşı için kendisine ödül olarak verilen parayı kabul etmeyen idealist insan... (Kitabın arka kapağından)


Yorum :
Mehmet Akif Ersoy'un neden vatan şairi olabildiğini, istaklâl marşımızı neden ondan başkasının yazamayacağını ve beklediği ASIM neslinde neler olması gerektiğini onun hayatında bulacaksınız. Akif'in hayatını okumamak bence eksiklik.

Esere gelince. Öncelikle yazara teşekkür ediyorum. İyi bir incele olmuş. Olaylar, hatıralar şahitleriy,kaynaklarıyla birlikte verilmiş kitapta. Akıcı bir kitap olduğunu düşünüyorum. Yıl yıl kronolojik bir anlatım yok, ama hayat süreci içinde anlatılmış. Ayrıca eserlerinin içerik olarak incelemesi kitabta yer alıyor.