Kitap Dünyam 'da Ara

26 Şubat 2009 Perşembe

Olasılıksız - Adam Fawer


Olasılıksız
Adam Fawer
Olasılıksız -Adam Fawer

Eser Adı: Olasılıksız
Yazar : Adam Fawer
Tür : Roman
Yayınevi: April
Sayfa : 472
Ek özellik:

Açıklama :
Bir sabah, yıllardır görmediğiniz bir arkadaşınızı düşünerek uyandınız. Bir saat sonra, onunla sokakta karşılaştınız. Sizce bu sadece bir tesadüf mü, yoksa çok daha farklı bir anlamı olabilir mi? Siz hiç Loto’da büyük ikramiyeyi kazanmadınız. Ama birileri kazanıyor. Hem de sürekli! Onlar sizden daha mı şanslılar? Şans nedir gerçekten? İçinizde bütün parayı kırmızıya yatırmanız gerektiğini söyleyen bir his var. Bu his bir öngörü müdür? Yoksa daha fazlası mı? Yolda gidiyorsunuz. Kafanızı çevirip yandaki küçük parkta baktınız ve bir anda bu anı daha önce de yaşamış olduğunuzu hissettiniz. Evet, Deja Vu. Sizce nedir Deja Vu; Geçmiş mi, rüya mi yoksa geleceği mi görüyorsunuz? Eğer siz de kontrolün kimde olduğunu merak ediyorsanız, ‘OlasılıkSız’ tam size göre bir roman.. (arka kapaktan)


Yorum :
arkadaşımın tavsiyesi üzerine okuyorum, güzel olduğunu söyledi. bitince bu kısım dolacak : )

okunmaya değer bir kitap, bir solukta okudum.

Sonlara doğru kim kimdi ya diyeceksiniz. Olayları ve konuşmaları iyi takip edin.

Okurken bir taraftan biraz olasılık biraz Laplace şeytanı'nı da araştırmakta fayda var.

aşağıda güzel bir denemeden seçmeler var.

Laplace Şeytanı

17. yüzyılda Isaac Newton'un kalkülüs ve klasik mekaniğin ilkelerini geliştirmesiyle bilimsel bir devrim gerçekleşmişti. Bu tarihten sonra biliminsanları doğaya daha farklı bir açıdan bakmaya başlamışlardı. Newton fiziği sayesinde ilk kez cisimlerin dinamikleri basit denklemlerle belirlenebilmeye başlanmıştı. 18. yüzyıl sonlarıyla 19. yüzyıl başlarında Fransız bir fizikçi olan Pierre-Simon Laplace Newton'un bu alandaki çalışmalarının devamını getirdi. Laplace daha sonraları Laplace Şeytanı olarak anılacak fikrini şu satırlarla dile getiriyordu:

"Evrenin halihazırdaki durumunu geçmişin bir etkisi ve geleceğin nedeni olarak görebiliriz. Dolayısıyla her bir anda doğaya etkimekte olan güçlerin tamamının bilgisine ulaşıp doğayı oluşturan varlıkların birbirleriyle olan etkileşimlerinden haberdar olabilen, bununla da kalmayıp bu uçsuz bucaksız bilgiyi analiz edebilen bir akıl, evrendeki en görkemli ve ağır cisimlerden en hafif atoma kadar herşeyi tek bir formülde toparlayıp geleceği de şimdinin kesinliğiyle bilebilecektir."-Marquis Pierre Simon de Laplace

......


Yaşar Karaca isimli okuyucumuz şöyle sormuş bizlere:

"Merhabalar, yeni okuduğum kitapta laplace şeytanı diye bir teoriden bahsediliyor.Ve bu teori şizofren kişilerde geleceği görmeyi sağladığına dair bir tez ortada. Bu tezin doğruluğu veya olduğu hakkında bilgi verirseniz çok sevinirim".

Bahsettiginiz kitabın Adam Fawer'ın "İmkansız" adlı romanı olduğunu tahmin ediyorum. Kitapta örnek verilen şizofreni vakası yazarın kendi hayal gücü diyebiliriz. Araştırdığım pek çok bilimsel arama motorunda konuyla ilişkili bir makaleye rastlayamadım. Laplace Şeytanı varsayımsal bir öngörü. Öngörünün kabul ettiği gibi insanın ve dünyanın yalnızca doğrusal (lineer) sistemlerden meydana geldiğini düşünsek bile her bir anda o bunlara etkiyen iç ve dış etmenleri belirleyebilmek mümkün değil. Dolayısıyla geleceği Laplace'ın varsayımında belirtilen koşullarda görebilmek olanaksız. Değil ki insanı ve dünyayı oluşturan sistemler tahmini güç nonlineer ve kaotik yapılar da sergilemekte.


kaynak: LAPLACE ŞEYTANI, KAOS VE KELEBEK ETKİSİ: http://www.biltek.tubitak.gov.tr/gelisim/psikoloji/deneme.htm#laplace

24 Şubat 2009 Salı

Yabancı- Albert Camus

Yabancı-Albert Camus


Yabancı
Albert Camus




Eser Adı:Yabancı
Yazar : Albert Camus
Tür : Roman
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa : 117
Dizi: Modern Klasikler
Ek özellik: 1957 nobel edebiyat ödülü

Açıklama :

Yabancı, romancı, tiyatro yazarı, düşünür ve politik kuramcı olarak İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra yalnız Fransa’da değil tüm dünyada kuşağının sözcüsü ve yol göstericisi yazar Albert Camus’nün 1942’de yayınlanan ilk ve en çok ses getiren yapıtıdır. Romanda, bir Arabı öldüren ama bu suçtan çok, yalnızca gerçek duygularını dile getirdiği ve toplumun istediği kalıba girmeyi reddettiği için toplum dışına itilen bir “yabancı” aracılığıyla, 20. yüzyıl insanının içine düştüğü yabancılaşma anlatılır. Bir türlü ele geçirilemeyen “anlam”ın sürekli aranması, toplumdan ve dış dünyadan kopuk bir bilinç, topluma yabancı duran kahramanın çevresiyle ve toplumla arasındaki çatışmayı anlatan roman büyüleyici gücünü, içinde barındırdığı trajedi duygusundan alır. Camus, genç kahramanı Meursault’nun dış dünya ile arasına koyduğu mesafeyi, kendine ve topluma yabancılaşmasını, annesinin ölümü dahil her şeye nesnel bir biçimde yaklaşmasını ustalıkla dile getirir. (Arka Kapaktan)

Albert Camus'nün ( 1913-1960) en tanınmış, en çok yabancı dile çevrilmiş, en çok incelenmiş ve hala en çok satan kitaplar arasında yer alan Yabancı, aynı zamanda yazarın en gizemli yapıtı. Ölümün egemen olduğu bir varlıkın en anlamsız olgularını saçma bir düzensizlik içinde yaşayan bu romanın başkişisi Meursault, bir simge kahraman değildir, adı olmayan bir Yabancıdır; bu eksik kimlik, gerçeklikten algıladığı şeyi yapılandıramayan, yeniden örgütleyemeyen, ama gerçekliğin yankılarını yakalamaya çalışan bir boş bilincin imgesidir. Onun kayıtsızlığı ve edilgenliği, işte bu boş bilincin ürünüdür. Yabancı, büyüleyici gücünü, içinde barındırdığı trajedi duygusuna borçlu: Bir türlü ele geçirilemeyen anlamın sürekli aranması, bilinç ile toplumsal dünya arasındaki çatışma... Camus'yle buluşanların hiçbiri, onunla karşılaşınca hayal kırıklığına uğramamıştır. Mutluluk, bir yerde ve her yerde hiçbir şey beklemeden dünyayı, insanları sevmektir, der Camus. Giderek daha çok sevilen bir yazar olması, onun bu sevgisinin yansımasından başka bir şey değildir.(kitabın tanıtımından)



Yorum :
Kitabın savunduğu tez dünya boş ve manasız, her şey, insan, hayat, toplum saçmadır. Evrensel bir saçmalıktır bu. Bunu düşünmek çok yorucu, hayattan bezdiricidir. Yaşamın tekdüzeliği altında, makinalaşmış bir dünyada makinalaşmış insan, ölümü bile rahatlıkla kabul eder. Hayat yaşamaya değmez. (vikipedia)

Hayatta hiç bir gayesi kalmayan bir insanın yaşam anlam veremeyişini, iradesini kullanmayışını, kullanmak istemeyişini, kendini hayatın akışına bırakışını görüyoruz.

kahraman annesini kaybediyor ama o anı yaşayışı yada bize anlatışı sanki bir arkadaşının annesi kendisi olayı gözlemliyor. yada bir ilişki yaşıyor ama pek de önemi yok onun için, ne bu ilişkiyi korumak ne güzelleştirmek. hani deriz ya harala gürele yaşıyor diye...

sanki herşeyi yaşayan başkası konuşan onu izleyen biri. Anlattığı olaylar kendine yabancı, kendi sürece yabancı. tek işi gözlemcilik gibi... şu cümleler tamda bunu anlatıyor: "yani bu işin benim dışımda görülüyor gibi bir hali vardı. Her şey, ben karıştırılmaksızın olup bitiyordu, kaderim bana sorulmadan tayin olunuyordu (...) İyi düşününce söylenecek bir şeyim olmadığını anlamaktaydım. Kendi kendimi seyrediyormuş gibi bir hisse kapıldım."

hayatın anlamı olsaydı kahraman için yaşam başka olurdu özetle.

8 Şubat 2009 Pazar

Kane ve Abel - Jeffrey Archer



Kane ve Abel
Jeffrey Archer

Eser Adı: Kane ve Abel
Yazar : Jeffrey Archer
Tür : Roman
Yayınevi: Remzi Kitabevi
Sayfa : 527
Ek özellik:

Açıklama :

Bostonlu bir bankerin oğlu olan William Lowell Kane ile, soylu ama yoksul bir Polonyalı göçmen olan Abel Rosnovski, dünyanın ayrı köşelerinde ve farklı koşullarında, aynı gün doğmuşlardı... Para ve başarı hırsıyla kamçılanan bu iki insan, giriştikleri acımasız mücadele sırasında karşı karşıya gelecekler ve birbirlerine karşı duydukları nefret kaderlerini belirleyecekti... (arka kapaktan)

Yorum :
kitaptan öğrendiğim çok güzel bir şey var. Kane'nin büyükanneleri o yedi yaşına geldiğinde, ona paranın değerini öğretmek için haftada 1$ vermeye başladılar ve harcadığı her sentin hesabını kaydetmesini istediler. Ve bunun için ona bir muhasebe defteri verdiler, tabii parasını ilk harçlığından kestiler. Kane 1$'rını şu şekilde bölüyordu:
50 sentle yatırım yapıyor
20 sent harcıyor
10 senti beğendiği bir hayır işine veriyor
20 sentide yedek olarak tututordu.

çocuğuma uygulamayı düşünüyorum. insanlar büyüyünce bunu elbette yapıyor ama önemli olan küçükte öğrenmesi. en önemliside özellikle vermeye elini cimri alıştırmaması. bu şekilde hem kendisi ihtiyaçlı iken ve başkasından alırken dahi paylaşmayı öğrenecektir.


Hırs hasarettir. Abel'e banka müdürlerinden Curtis Fenton'dan gelen mektupta "ileri görüşlü olması ve cömertliği ile Baron Grubu'nun varolmasını sağlayan beyfendi, New York'taki Lester Bank'ın başkanı Bay William Lowell Kane'dir" cümlesini okuduğum da ilk aklıma gelen şey oldu. Hırs Abel'in gözünü okadar kör etmiştiki bunu aklına getirmesi imkansız, inanması ise çok güçtü. Ve bu hırsı aslında Kane'i değil kendini mahvetti. Tüm hayatınızı kendisini mahvetmek hırsı ile kazandığınızı, ve bu kişinin aslında sizin kazanmanızı sağlayan kişi olduğunu öğrendiğiniz anı bi düşünür müsünüz? Yoo, bur durumda olmayı asla istemem.

Oysa Kane ile görüşmlerinde Kane ona, desteği vermek istediğini ama bankanın destek kararı çıkarmadığını söylemişti, ama bi kere Leroy ona , "o yeni yetme yokmu" demişti. Burada önyargınında nelere sebep olduğunu görmüş oldum. Çünkü Kane hakkında ilk bilgiyi Leroydan almıştı ve hiç iyi değildi.

aslında Kane bu kavgayı destekçisinin kendisi olduğunu söyleyerek bitirebilirdi, ama bence asalatinden bunu hep saklı tuttu.Ve ben arka kapaltaki birbirlerine karşı giriştikleri amansız mücadele kavramına katılmıyorum, çünkü mücadelede eden içinde hep kin olan Abeldi. Kane ona karşı sadece kendini korumak için mücadele etti.