Kitap Dünyam 'da Ara

29 Ekim 2009 Perşembe

Kendi Gök Kubbemiz - Yahya Kemal

Kendi Gök Kubbemiz-Yahya Kemal Beyatlı






Eser Adı: Kendi Gök Kubbemiz
Yazar : Yahya Kemal Beyatlı
Tür : Şiir
Yayınevi: İstanbul Fetih Cemiyeti Yayınları
Sayfa :102
Ek özellik: 100 Temel Eser Ortaöğretim

Açıklama :

Gönlüm, dilim, kanım ve mizacımla sizdenim
Dünya ve ahirette vatandaşlarım benim (arka kapaktan)

Yahya Kemal için bir yorum : Yahya Kemal: Dünya ve ahrette vatandaşlarım benim

Kendi Gök Kubbemiz, Yahya Kemal Beyatlı'nın üç bölümden oluşan şiir kitabı (1961, 1963, 1969).
Beyatlı'nı yeni tarz şiirleri, 1921-1957 yılları arasında çeşitli dergi ve gazetelerde yayımlanmış, kitap halinde toplanmamıştır. Adını, "Süleymaniye'de Bayram Sabahı" şiirinin bir mısrasından (Kendi Gök Kubbemiz altında bu bayram saati) alan kitap, Yahya Kemal Enstitüsü'nce yayımlandı. Üç bölüme ayrılmış olan kitabın "Kendi Gök Kubbemiz" bölümünde Türk tarihi ve kültürüyle ilgili şiirler, "Yol Düşüncesi" bölümünde rintlik, ölüm ihtiyarlık konularındaki şiirler, "Vuslat" bölümünde aşk şiirleri toplanmıştır. Kitabın sonunda bitirilmemiş bir şiir yer alır. "Ok" şiiri dışındaki tüm şiirler (81 adet) aruz ölçüsüyle yazılmıştır. (kaynak: Wikipedia:Kendi Gök Kubbemiz )


Yorum :
Elbetteki müthiş... Mısraların arasında kaybolmak...
tabi hepsinini aynı idrak düzeyinde okuyamadım zira benimde bir anlama, algılama kapasitem var :)

Okurken bazı notlar çıkardım kendime, mesela İstanbul'daki hangi yerler geçiyor, adı geçen kişiler kimler mesala ve seçtiğim mısralar ... işte kendimce tetkik etmeye çalıştım diyelim.

Yahya Kemal'in İstanbul Mekanları
Kanlıca
Kandilli
Göksun
İstinye
Cihangir
Üsküdar
Süleymaniye
Atik-Valde
Çamlıca
Koca Mustâpaşa
Fenerbahçe
Maltepe
Erenköy, İçerenköy
Adalar
Yeditepe
Yakacık
Emirgan
Çınaraltı

Kendi Gök Kubbemiz'de Kişiler
-----Musiki, sy 22-----
Tanburi Cemil Bey
Itri
Seyyid Nuh
Hafız Post
Dede Efendi
------------
Sümbül Sinan
Hafız Osman
-----Altın Ok, sy 42----
Yavuz Sultan Selim
Bektaş Şubaşı
----- Üsküp, sy 43
Yıldırım Beyazıd Han
İsa Bey
-----------
Hayyam
----- Altor Şehrinde, sy 96
Schiller
Wilhelm Tell
------Eski Paris, sy 97
Jaurés
Rodin

Kendi Gök Kubbemiz'den Seçmeler
--Süleymaniye'de Bayram Sabahı, sy 4
Ulu mâbed! Seni ancak bu sabah anlıyorum;
Ben de bir varisin olmakla bugün mağrurum;
Bir zaman hendeseden âbide zannettimdi;
Kubben altında bu cumhûra bakarken şimdi,
Senelerden beri rü'yâda görüp özlediğim
Cedlerin mağfiret iklimine girmiş gibiyim.

-- Bir Başka Tepeden, sy 12
Sana dün bir tepeden baktım azîz İstanbul!
Görmedim gezmediğim ,sevmediğim hiç bir yer.
Ömrüm oldukça, gönül tahtıma keyfince kurul!
Sâde bir semtini sevmek bile bir ömre değer.

Nice revnaklı şehirler görülür dünyâda,
Lâkin efsunlu güzellikleri sensin yaratan.
Yaşamıştır derim, en hoş ve uzun rü'yâda
Sende çok yıl yaşayan, sende ölen, sende yatan.

-- Akıncı, sy 13
Bin atlı, akınlarda çocuklar gibi şendik;
Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik!

Ak tolgalı beylerbeyi haykırdı: İlerle!
Bir yaz günü geçtik Tuna'dan kafilelerle


-- Atik_Valde'den İnen Sokakta, sy 19
"Onlardan ayrılış bana her an üzüntüdür;
Mâdem ki böyle duygularım kaldı, çok şükür."
(Vatan özlemi çekenlere)

-- Eski Musiki, sy 22
Çok insan anlayamaz eski mûsikîmizden
Ve ondan anlamıyan bir şey anlamaz bizden.

--Koca Mustâpaşa, sy 26
Ahiret öyle yakın seyredilen manzarada,
O kadar komşu ki dünyâya duvar yok arada,
Geçer insan bir adım atsa birinden birine,
Kavuşur karşıda kaybettiği sevdiğine.

--Köksüz Ağaç, sy 29 (Koca Mustâpaşa sonu)
Bu geniş ülkede, binlerce lâtîf illerde,
Nice yıl, cedlerimiz kökleşerek bir yerde,
Mânevî varlığının resmini çizmiş havaya.
-Ki bugün karşılaşan benzetiyor rü'yâya.-

Kopmuşuz bizler o öz varlık olan manzaradan.
Bahseder gerçi duyanlar bir onulmaz yaradan;
Derler: İnsanda derin bir yaradır köksüzlük;
Budur âlemde hudutsuz ve hazîn öksüzlük.
Sızlatır bâzı saatler dayanılmaz bir acı,
Kökü toprakta kalıp kendi kesilmiş ağacı.
Rûh arar başka tesellî her esen rüzgârda.

Ne yazık! Doğmuyoruz şimdi o topraklarda!

-- Sessiz Gemi, sy 51
Artık demir almak günü gelmişse zamandan,
Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.
Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol;
Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol.
Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli,
Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli.
Biçare gönüller! Ne giden son gemidir bu!
Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu!
Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler;
Bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler.
Birçok gidenin her biri memnun ki yerinden,
Birçok seneler geçti; dönen yok seferinden.

-- Rindlerin Akşamı, sy 53
Dönülmez akşamın ufkundayız.Vakit çok geç;
Bu son fasıldır ey ömrüm nasıl geçersen geç!
Cihana bir daha gelmek hayal edilse bile,
Avunmak istemeyiz öyle bir teselliyle.
Geniş kanatları boşlukta simsiyah açılan
Ve arkasında güneş doğmayan büyük kapıdan
Geçince başlayacak bitmeyen sükunlu gece.
Guruba karşı bu son bahçelerde, keyfince,
Ya şevk içinde harab ol, ya aşk içinde gönül!
Ya lale açmalıdır göğsümüzde yahud gül.

-- Deniz Türküsü, sy 56
İnsan âlemde hayal ettiği müddetçe yaşar...



23 Ekim 2009 Cuma

Memleketimden İnsan Manzaraları - Nazım Hikmet Ran

Memleketimden İnsan Manzaraları -Nazım Hikmet



Eser Adı:Memleketimden İnsan Manzaraları
Yazar :Nazım Hikmet
Tür : Şiir
Yayınevi:
Sayfa :537
Ek özellik:100 Temel Eser Ortaöğretim

Açıklama :

ilk 5 cilt de yayınları

Yorum :

Yaşar ne yaşar ne yaşamaz - Aziz Nesin

Yaşar ne yaşar ne yaşamaz -Aziz Nesin

Eser Adı:Yaşar ne yaşar ne yaşamaz
Yazar : Aziz Nesin
Tür : Roman
Yayınevi: Nesin Vakfı Yayınları
Sayfa : 318
Ek özellik: 100 Temel Eser Ortaöğretim

Açıklama :
Aziz Nesin Yaşar Ne Yaşamaz'ı önce radyo oyunu olarak yazdı. Kazandığı büyük başarı üstüne sahne oyunu haline getirdi. Israrlar üzerine senaryosunu yazdı; çoğu tiyatrocudan olduğu gibi, bu kez de filmciden telif hakkını alamadı. Bir haftalık gazetede çizgi romanı yayımlandı. Ardından televizyon senaryosunu yazdı. Okurların isteği, çevrenin baskısı artınca sonunda Yaşar Yaşamaz, şu anda bu roman oldu.

Kitabın giriş yazısını kaleme alan Meral Çelen bu büyük ilgiyi Yaşar Yaşamaz'ın ağzından şöyle açıklıyor:
"...Ünümün bu kadar yaygınlaşmasına, beni bu kadar sevmenize ilk zamanlar akıl erdiremiyordum ama, şimdi biliyorum artık... Nasıl hepimizde biraz Don Kişot''luk varsa, demek biraz da Yaşar Yaşamaz''lık varmış... Başıma gelenler yabancınız olsaydı, sever miydiniz beni, arar mıydınız?"

Eser, bir nufüskağıdı olmayan Yaşar'ın, başından geçenleri, bazen yaşadığı bazen yaşamadığı zamanları, son haddinde hapse düşerek, her gece koğuş arkadaşlarına anlatması şeklinde yazılmış. Temelde radyo oyunu olması hasebi ile tüm olaylar bir günde anlatılmıyor tabiki : ), parçalara ayrılmış ve bir sonraki gün ne olacak diye meraklandıracak şekilde yapılandırılmış.

İşte yaşarın yaşadığı ve yaşamadığı anlar: (Yaşar nufüs kütüğüne göre bir kere Çanakkale'de, bir kere de Dersim'de şehit düşmüştür.)

Nufüskağıdı çıkaracak, ölü
Okula yazılacak, ölü
Askere gidecek, yaşıyor
Miras alacak, ölü
Vergi verecek, yaşıyor
Çalışmak istese, ölü
Tımarhaneye sokulacak, yaşıyor
Evlenecek, ölü
Veden icra ile atılacak, yaşıyor
Çocuğu olur, ölü...


Yorum :
Devlet dairelerinin işleyişini yada işlemeyişini, işine gelince OLUR, ama işine gelmeyince OLMAZ larla dolu bürokrasiyi çok güzel anlatıyor.

Kitabı okurken yok canım bu kadar da olur mu desek de, çoğu zaman karşılaştığımız (eskiler daha çok evet diyordur, biz yeni nesil biraz daha şanslıyız) anlamsız bürokraside Yaşar Yaşar mı Yaşamaz mı bilemediğimiz anlar oluyor.

Bir bilgisayarcı olarakta kendime çok pay çıkardım, iyi ki bilgisayarlar varda daha az hatalar yapılıyor. Ve E-devlet ne kadar önemli(hız,doğruluk,ulaşılabilirlik vs vs) bir kez daha anladım.

Bu arada kitapta bir Karakaplı Nizami Bey varki, olmazları olur eden her işin usulunu bilen adam olarak çıkıyor yaşarın karşısına. Yaşar önceleri bu kişinin tek kişi olduğunu sansada sonra anlıyor bu Nizami Beylerin heryerde olduğunu. Yeterki "parayı veren düdüğü çalar" sözünü hatırlayasın.

Artık rüşvet mi düdüğü çalmak için bir çorba parasımı bilemicem ama bu memleket artık rüşvet yiyenleri görmek istemiyor. Ne olur ne olmaz halk biliyor, yutmuyor...

Ha bu arada sonunda Yaşar Yaşamaz'a ne mi oluyor, bir Karakaplı Nizami Bey oluyor...

küçük bir kısım: Yaşar devlet dairesinde bir belgeyi almak için aylarca bir odadan bir odaya gidedursun, bir ara şapkasını askıya bırakarak odaya geçiyor, çıkıyor ki şapka yerinde yok. temizlikçi hemen almış kayıp bölümüne iletmiş, kayıp bölümü evrakı hızlıca düzenleyip teslimata göndermiş, oda bir evrak daha ekleyip depoya göndermiş... bune hız, iyi çalışıyor maşallah daire...

Yaşar " abicim az sabretseydiniz alacaktım şapkamı askıdan" diyor memura.

Memur " devlet daireleri çalışmıyor derler, çalışırız hızdan şikay ederler" diye çıkışıyor Yaşar'a...

Bürokrasi böyle bişey işte, lazımsa çalışmaz, lüzümsüzsa jet hızıyla... diyor kısacası roman.